8 Aralık 2013 Pazar

Tesettur ve Moda


Bir markanın tanıtımı ve biliniş oranının artması, medyanın bangır bangır bağırmasıyla olmaz. Markanın kendi içinde taşıdığı değerlerin bütünüyle ürün ve hizmete yansımasıyla olur. En büyük ve en etkin reklam, kulaktan kulağa yayılan, ağızdan ağıza söylenen fısıltılardır. Müşteri memnuniyeti tek kelimeyle referanstır. Daha önceleri tesettür firmaları, diye bir ayrım yoktu. Başlı başına giyim firmaları vardı. Giyim sektörü içinde de ölçülü giyim diye tabir edebileceğimiz kıyafetler de yok değildi. Zaten konfeksiyon anlayışı da ülkemizde daha sonraları türemiştir. Belli başlı terziler ve butik tarzda dikimevleri vardı. Bir zaman sonra Türkiye’de sol hareketler belirince, hatta altmış şekiz kuşağı dediğimiz solcu üniversiteli gençlerin, Sovyetler Birliği, Çin, Küba ve Arnavutluk gibi komünizm rejimini benimseyen ülkelere ve ilkelere öykünmesiyle, Marks'ın "Din afyondur" sözüyle, din, ahlak, namus ve iffet kavramlarına karşı bir saldırı yürütülüyordu.  O zaman faşizmi de dinin himaye ettiğini, hatta dinin patronların kullandığını da ileri sürerek işçi ve işverenler arasındaki kavgayı özellikle derinleştirdiler.

İşte o zamanlar, müslüman, mütedeyyin, münevver üniversiteli gençler içinde baş örtülü hanımefendiler de müslüman türk toplumunun hayranlık duyacağı, bilgi, birikim,  iman, ahlak ve iffet timsali olarak varlıklarıyla ve yaşam biçimiyle toplum tarafından hayranlık duyuluyordu. İşte o zaman başörtüsü, okuyan genç kızlar tarafından değişik bağlayış şekilleriyle de kılık kıyafet daha modernize oluyordu. Fakat o zamanın okuyan ve okumayan hanımefendilerin şala benzer, hattı zatında sıkmabaş olarak da ifade edilen bir örtünme şekli başörtüsü olarak benimsendi. Bu aslında geleneksel kaderci ev hanımlarının dışında, geleceği hükmeden, yön veren,  soylu bir duruş sergiliyordu. Onlar tesettür deyince, sadece, başörtüsü değil, yansıttıkları kıyafetin bütününden sayıyorlardı. Kılık ve kıyafet insanın ulvi yönünü bir kimlik, bir kişilik ve bir davranış olarak ortaya çıkardığı tesettür kültürünü hem yaşıyor hem de yaşatıyorlardı.

Osmanlı döneminde ilmi kıyafe diye bir ilmin olması, kişinin görsel ve davranışsal olarak yansıttığı bir karakter analizini ortaya koyan bir bilim olmasıdır.. Fotoğraf, ya da resim İslami olarak o zaman mahzurlu görüldüğü için resmi kütüklerde kişilerin karakter analizi yer alıyordu. Aslına bakarsak bir fotoğrafla insan tanımı gerçekten zor oluyor. Artık günümüzde sosyal medya hesaplarında, kişinin paylaştığı herşey, paylaşma biçimi ve diğer öğeleriyle herşey ayan beyan ortaya çıkmaktadır. Böylece bir kişi hakkında yeterince bir kanaate varılabilmektedir. Kişinin elbisesi, kişinin el kol hareketleri, bakışı ve nice varlığıyla taşıdığı değerler  bize onun hakkında ciddi ipuçları verebilmektedir. Adına tesettür diye sınırladığımız kıyafetler, ne yazık ki, tesettür kavramının sınırlarını zorlamaktadır. Hatta tesettürün ruhuna hiç de uymayacak bir takım atraksiyonlar birer tuzak haline gelmektedir. Tesettürün tek anlamını şıklık ve zarafet değildir. Hatta farklılık yaratmak da değildir.   Estetik dediğimiz kavram, etik değeri içinde saklayan bir değerdir. Şıklık ve zarafet izafidir. Herkese göre de değişebilir. Önemli olan tekstil firmalarının muhafazakar, mütedeyyin ve tesettür kelimelerini zikretmeden, ifrat ve tefride kaçmadan, modellerini, tasarımlarını, kıyafete yükledikleri insani ve ulvi değerleri yansıtabilmeleridir. Kadın mahremdir. İffet ve namus kadın kıyafetlerinin makul ölçü ve değerlerde üretilip aynı zamanda kadınların kadınlık ve annelik değerlerini ıskalamadan geniş bir yelpaze sunabilmektir. Sokakta giyilen kıyafetlerle, evde kullanılan kıyafetlerin olmasının yanında, çalışan kadının, okuyan genç kızların tercihlerini etkileyecek yanıltıcı temel öğelerden kaçınmalıdır.

Medya gerçekten mütedeyyin ve muhafazakar anlayışta olanları bıyık altından gülerek alay edebilmektedir. Çünkü kamuoyu önünde televizyon mülakatlarında sorulan sorulara, kem küm gibi cevaplar vermeleri düşündürücüdür. Bunları görmemezlikten gelemeyiz. Tesettür dergisi adıyla piyasaya çıkan dergilerin, yaptıkları kombin ve aksesuarlar, rujlar yüksek topuklar, hatta alakasız sayfalarına yer verilen dokümanlarla birlikte aynı zamanda bir sendrom yaşandığını bize göstermektedir. Buralarda yer alan firmalar bile sorgulanmaktadır. Tesettür modası tabiri bir nevi bağnazlık ve ikiyüzlülüğü içinde barındıran riyakarlığa da açıktır. Bir elbisenin tasarımındaki çıkış noktasındaki duygu ve düşünce önemlidir. Fakat firmalar hem mütedeyyin, hem muhafazakar, hem liberal bir takım sınıflamalar yaparak müşterisine yaklaşabilirler. Bu açıdan müşterileri inanç değerlerine göre sınıflamak hatalıdır. Şu an günümüzdeki kapalı dediğimiz kıyafetler için ancak ruhsat olarak görebiliriz. Bir kadının giyim tarzındaki kadınsı ve cinsi cezbeyi oluşturabilecek öğeler vrsa eğer;  hiç mütedeyyin giyim, muhafazakar giyim gibi kelime ve kavramlara sığınılmamalıdır. Bu tür temel yanlışlıklar, başka yanlışlıkları da zincirleme beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Bunu farkeden firmalar böyle bir sınıflamaya girmeden daha genel kapsamı olan kelime ve kavramları seçerek,   firmaya ve markaya zararlar verecek handikaplardan uzak durmaktadırlar. Basiret ve feraset sahibi marka yöneticileri, geleceği, barış, hoşgörü kültürünün harmanlaşarak birbirini etkileyebilecek bir sürece girildiğini söylemektedirler. Zamanla anlayışlar değişmektedir. Maksat değişim süreci içinde edilgen olarak,  değişen anlayışlar içinde yer alarak değişmek değil; bir markanın bütün değerleriyle değişimin öncüsü olmaktır. Aynı zamanda da kendi içinde gelişebilme kabiliyetini gösteren,  süreci de doğru yönetebilen bir marka olabilmektir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder