12 Mart 2014 Çarşamba

Takıntılarımızdan Nasıl Kurtuluruz

Hayat nedir diye tarifini sorsak, herkesin tarifi birbirini tutmayacaktır. Kimine gore doğmek ve ölmektir hayat. Varoluşçuluk (Egsiztansiyelizim) felsefesinin kurucusu Fransız filozof Jean Pol Sartre “Hayat doğmaktır, üremektir, ölmektir” diyor. Bu da bir tarif ama içi boş bir tarif. Tabi ki doğan ölecektir. Şansı varsa da üreyecektir. Pekiyi de takıntının hayatla ne ilgisi vardır desek, takıntı da hayata bakışla ilgilidir. Bir nevi hastalıktır takıntı. Bize gore hayat,  doğmanın, üremenin ve ölmenin dışında hayat, inanmak ve teslim olmaktır. İnanan ve teslim olan bir insan müslümandır. 


Müslüman şuurlu insandır. Neye sevineceğini, neye üzüleceğini bilir. Kaygıları bencil olmaktan çok toplumsaldır hatta bütün varlıklara karşı duyarlıdır. İnsan sadece kendini düşünüyorsa bencillik onu esir alır. Yaşadığı her olumsuz olay, yeniden vuku bulacakmış gibi zihnini meşgul eder. Oysa zihnindeki kaygılar başkalarının dertlerine derman olmakla giderebilir. Zaten İslam’ın hüküm sürmediği toplumlarda takıntı hastalığı yaygındır. 

Gecmiste cok kotu olaylar yasadim. Psikolojim bozuk, hâlâ takintidan kurtulamiyorum ve bunun yuzunden üniversite sınavlarına bile hazırlanamiyorum. Ya soyle olursa ilerde, ya boyle olursa ne yaparım ben… Başıma yine kesin kötü şeyler gelecek, kesin olumsuzluklar yaşayacağım.  Olumsuz düşünüyor ve korkuyorsanız eğer, mutlaka tıbbı bir destek almanız gerekir. Hayatınızı düşünce çukurunda vesveseyle zindan etmeyin. Elbette tıbbi destekle bu korkuları yenebilirsiniz. Fakat bataklıkların sivrisinek ürettiğini de unutmamalısınız. Çünkü hayata bakış, hayatı tariff etmeniz gibidir. Eğer içi boş bir tarifle hayada bakışınız varsa, bunun içinin doldurulması gerekir. 

Bireysel ve toplumsal hayat birbiriyle kucaklaşma yerine, ferdi hayat tarzını  seçener için bir yanlızlaşmadır. İnsanların selamlaşması menfaata dayanıyorsa eğer, yardımlaşma ve dayanışma kültürü ortadan kalkıyorsa, zihni meşgul eden herşey vesveseye, takıntıya ve kaygıya sebebiyet verecektir. Ne yazık ki günümüzün insanı böyle bir anaforun içindedir. Merhum Sosyolog yazar, üstad Cemil Meriç, sağlığında  bir gazetede tefrika edilen  “Anarşi, terör, anomi” adlı yazısında edilen “Maverayla göbek bağını kesmiş bir dünyanın insanı, ya intihar eder, ya da isyan.”  Takıntıdan korunmak ve zinde bir zihne kavuşmak istiyorsak eğer, kendimizi düşündüğümüz kadar, biraz da muhtaçları düşünmemiz  insanlığımız gereğidir.


Yaşam Koçu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder