13 Mart 2014 Perşembe

Kıskançlık Sendromu

Kadınların Kıskançlığı Bir Başka

Bazı kadınlar kıskançlık sendromu yaşarlar. Doğrusu haksız da sayılmazlar. Onlara öğretilen şey, ya da toplumda sürekli anlatılan gerçek, bütün erkeklerin aynı  tornadan çıkar gibi başka kadınlara meyletmesidir. Erkekler bir kadını ikna edene kadar önünde diz çökerler, yalvarır yakarırlar, sanki gözlerine mil çekilmiştir, dizlerinin bağı çözülmüştür, sıtmaya tutulmuş gibi tir tir titrerler. Sonra da yüzükler takılır. Nişan, düğün derken. Gelsin cicim balım aylar, sonra da çocuk sahibi olunca da  aşk meşk kalmaz. Kadın çocukların anası, erkek de çocukların babası olur. 


Artık erkeğin gözü dışarıdadır. Sokakta yürürken bile karısının yanında bile erkeğin gözü sağa sola kaymaktadır. Kadın eşine “Herif oynatma gözünü o yana bu yana” uyarısını bile yapar ama kar etmez. Oysa kadın bunu yapsa Allah korusun cinayet bile olur. Burada kadın haklıdır. Burada kadın sorumluluk duygusuyla hareket etmektedir. Ne yazık ki buna da kadın kıskançlığı denir. Çoğu erkek çoluk. Çocuk, ailesini terketmiyor mu? Sorumsuzluk yapıp nefsinin esiri olarak erkek bir yosmanın tuzağına düşmüyor mu? Elbette bu vakalar eşler arasında konuşuluyor ve korumacılık anlamında da başta birbirine olan uyarıları bir kıskançlık olarak sayılıyor. Sonra değişen bir şey olmayınca da kadın çıldırıyor, eşinin telefonanuna bakmalar, giysilerini koklamalar, kıl tüy aramalarla birlikte tripler atılıyor.

Erkek kıskanır ama, kadının kıskanması ailesini koruma anlamındadır. Kadın her zaman ailesi ve çocukları için kendini feda eder. Pencereden düşen çocuğu için, arkasından onu yakalarım ve onu  kurtarırım düşüncesiyle beşinci kattan atlayan fedakar anneyi örnek versek herşeyi anlatır bize. Ayrıca kadın değer verdiği insan kocasıysa eğer onu kıskanması kadar doğal bir durum yoktur.


Yaşam Koçu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder